Sosyal Medya

Güncel

Muhafazakarlığı Bürokratikleştirmek! - HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Basına yansıyan haberlerden öğrendik ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan devreye girdi ve 'tecavüz yasası' konusunda hükümetin eleştirileri dikkate alması gerektiğini söyledi. Bunun üstüne tasarı Komisyon'a geri çekildi. Bu sevinmek ve üzülmek gereken bir durum.



ErdoÄŸan'ın devreye girip müdahale etmesi yasanın makul bir çizgide deÄŸiÅŸeceÄŸine bir iÅŸaret. Sevindirici.

Ama bu gelişmenin Cumhurbaşkanının bizzat devreye girmesiyle sağlanması üzücü.
Hükümet, toplum bütün kanatlarıyla ayaÄŸa kalkmışken bu giriÅŸimi kendi başına yapamıyor mu, mutlaka ErdoÄŸan'ın politik dikkatine mi ihtiyaç duyuyor?
Aslına bakılırsa bugüne deÄŸin benzeri iÅŸlerde de hep böyle olduÄŸunu düşünmek, görmek, söylemek gerek. ErdoÄŸan'ın tepkisi, kararı, hamlesi belirleyici oluyor.
Bunda şaşacak bir şey yok. Neticede Erdoğan hareketin lideri, kendisine bağlanmış bir parti ve taban var. Kitlesi onun gözünün içine, ağzından çıkacak sözcüklere bakıyor.
O yönde karar alıyor.
BaÅŸbakan Yıldırım bu doÄŸrultuda çok iyi bir oyun kurucu. Ä°yi bir arabuluculuk yaptığı ortada. Daha diyaloÄŸa açık bir pozisyon yaratıyor.

***

Buradaki kritik sözcük, 'diyalog'.
Yeniden bu kavramın önemi üstünde durmayacağım.
Hâlâ öğrenemediysek öğrenemedik.
Ayrıca ben bu tür konularda daha 'determinist' bir noktada bulunuyorum.
Yani, olan olabilecek olandır diyorum.
Olsaydı şöyle olurdu muhakemesine siyasette de hayatta da yer olmadığı kanısındayım. Bu kesin bir gerçektir. Dolayısıyla eÄŸer bir diyalog sorunu yaÅŸanıyorsa bu 'öyle olmasıgerektiÄŸine inanıldığı' içindir. Analizcilere düşen de bu durumu yorumlamaktır. Çünkü siyasal analiz sonradan (a posteriori) yapılır.
Eğer siyasette diyalog yoksa bu, belki kötü, belki sorunlu ama bir veridir!

***

Buradan hareketle baÅŸka bir noktaya geleceÄŸim: hangi konu olursa olsun iktidar, tabanı, kitlesi, koyu, katı, ödünsüz bir savunma içinde. MüthiÅŸ bir içe kapanma gösteriyor. Herhangi bir eleÅŸtiriyi kabul ederse bütün zeminin ayakları altından kayacağını, her ÅŸeyin boÅŸa çıkacağını, tüm cepheleri yitireceÄŸini sanıyor.
Böylesi bir yanlış tutum onu savunmaması gereken, düpedüz yanlış konumları,kavramaları da savunmak zorunda bırakıyor.
O tavır, her ne ise, 'muhafazakârlığın' bir zarureti olarak görünüyor, muhafazakârlığın adeta varlıksal, ayrılmaz, tayin edici unsuru ÅŸeklinde ele alınıyor.
Buna neden olarak muhafazakârlığın 'özgül' bir 'ideoloji' oluşu gösteriliyor. Yanlış!
Başka ideolojiler de en az o kadar özgüldür.
Böyle bir deÄŸerlendirme muhafazakârlığa taşıyamayacağı bir bilinç durumu inÅŸa etmektir.
Ayrıca, diÄŸer ideolojilerle mukayese edildiÄŸinde muhafazakârlık onlara nazaran çok daha dışa dönük bir ideolojidir. Çok daha popüler ve popülist bir tabanı vardır.
Diğer ideolojilerin içerdiği 'yabancılık' dolayısıyla 'özgüllük' boyutu daha yüksektir.
Türkiye'de muhafazakârlığın bugüne kadar süren baÅŸarısı onun daha fazla hayata ait, onunla iç içe, üretken, 'canlı' bir ideoloji olmasındandır.
Åžimdi bahsettiÄŸim yaklaşımla muhafazakârlığı içine kapamak ve ona 'bürokratik' bir tutumla yanlış pozisyonları bir 'tehdit algısı' içinde savundurmak, onu bürokratik bir ideolojiye dönüştürmek çok anlamsız bir tavırdır.
Hele Türkiye'nin hep bürokratik ideolojilerden Ã§ektiÄŸi düşünülürse...

HASAN BÃœLENT KAHRAMAN - SABAH

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.